Hava sıcak ve güneş ışığı göz alıcı bir parlaklıkla yansıyor. Yolculuğum, İstanbul’un kuzeyindeki tarihi Mağlova Kemeri’ne doğru. Çoğu insanın bu tarihi yapıyı bilmemesi, gizemini ve çekiciliğini artırıyor. Kemerburgaz Kent Ormanı’nın içinde yer alan bu tarihi eser, İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş bir su kemeri.
Mağlova Kemeri, Mimar Sinan’ın başyapıtlarından biri. Bu nedenle, yürüyüşüm boyunca hayranlıkla bu devasa taş yapının güzelliğini ve zarafetini izliyorum. Yapının yüksekliği ve genişliği, döneminin ötesinde bir mühendislik harikası olduğunu gösteriyor.
Kemeri tam anlamıyla keşfetmek için biraz zaman ayırıyorum. Her taş, her kemer, her sütun, tarih ve kültürün bir parçası. Kemerin altında, piknik yapmak için geniş, yeşil alanlar var. Bu, hem huzurlu bir mola vermek hem de tarihin sessiz şahidi olan bu yapıyı daha da yakından incelemek için harika bir fırsat.
Bu tarihi eser hakkında daha fazla bilgi edinmek için, bir belgesel izlemeyi düşünüyorum - belki de TRT’nin Mağlova Kemeri hakkında hazırladığı belgesel bu konuda yardımcı olabilir.
Mağlova Kemeri’nin konumu, İstanbul’un karmaşasından uzaklaşmak ve tarihi bir deneyim yaşamak için ideal. Ancak, buraya ulaşmak için biraz yol tarifine ihtiyaç var. Kentin gürültüsünden ve kalabalığından uzakta, Kemerburgaz’a doğru sakin bir yolculuk, kırsal manzaralar ve ormanlık alanlarla dolu.
Giriş ücretsiz, bu da tarihi bir keşif yapmak isteyenler için ekstra bir bonus. Ancak, kemerin yakınında bir piknik yapmayı planlıyorsanız, yiyecek ve içeceklerinizi yanınıza almayı unutmayın çünkü burada çok fazla yiyecek satan yer bulunmuyor.
Yolculuğum boyunca, Mağlova Kemeri’nin İstanbul’un tarihine ve kültürüne ne kadar çok katkıda bulunduğunu daha da çok anlıyorum. İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yaratılmış olan bu büyük yapı, aynı zamanda bir zamanlar İstanbul’da yaşayan insanların hayatlarını ve deneyimlerini anlamak için bir pencere sunuyor.